Friday, August 24, 2012

...  kuzuyuz biz bi kere, bizim ailede halam gibi sabahları penceresinin önünde adaların önünden kırmızı keloğlan teknesinin geçmesini bekleyen bir halamız var, nasıl olur da küçücük bir teneke kutu içinde çalışmak bizi mutlu edebilir ki. belkilere kalmasa keşke işimiz ama belki de istediğin bir fırsat çıkacak karşına. babam hep bazı şeyler istediğimiz gibi olmuyor hayatta napalım der ama sen hep düzeltmeye, elinden geleni yapmaya çalışırsın, evini değiştirirsin, araban olur, olur bunlar ablişim. sen öyle bir yerde asla çalışmazsın biliyorum eminim, öyle yerlere de layık değilsin zaten, gerçekten. keşke şu okuldaki tiplerin hepsini alıp oraya kapatabilsek, biz de ofislerimizde çiçeklerimizi sulasak. sen ümidini kaybetme, bugün senin sorduğun soruyu babama da sordum, hani bizim gibi insanlar kalmadı mı diye, var var çok var merak etme dedi. (ona da bizim yazlık en güzel yazlık gibi geliyormuş orcan filan herkese en güzel gelirken) sen kendi doğrularında kendi istediklerinle yaşa dedi bana. böyle sözler bi kitapta okuyunca çok klişe gelir ama babanın ağzından duyunca insan bi silkeleniyor. belki de gerçekten var az da olsa güzel insanlar dışarda, kıymetli insanlar. biz de kıymetliyiz, annemiz babamız halamız bizi ağaç kovuğunda bulmadı ya :)

 **

 benim bi canım var, o da benim kardeşim. bizim gizli bi sayfamız var, sadece birbirmize mektuplar yazdığımız. işte bu da, benim canımın çok sıkkın oldugu bi gün bana yazdığı yazı. 

*

başka insanları, başkalarının avamlıklarını, görgüsüzlüklerini, hırslı dünyalarını, küçük hayatlarını, hayalsiz yaşamlarını, başarı öykülerini, gurulanma, böbürlenmelerini, sığlıklarını, hikayelerini dinledikçe hep şu soruyu soruyorum kendime: "bizim gibi insanlar hiç mi kalmadı?"

Saturday, August 11, 2012

İstanbul'dan çok sıkıldım. 2004'ten beri burada yaşıyorum, ilk zamanlar heyecan vericiydi, son birkaç yılda çekilmez gelmeye başladı, sevmediğim bir şehir oldu. Ne zaman uzaklaşsam dünya varmış diyorum, daha önce hiç aklıma gelmeyen şehirlerde yaşama işini düşünmeye başlıyorum.

İstanbul'dan yola çıktık dün. Trafikteki kalabalık, aceleci insanlar, bir saniye önünde yavaş gitsen anında selektör yapmaya başlayan, ikinci saniyede kornaya abanan sabırsız ve mutsuz insan yoğunluğu yavaş yavaş azaldı. 70-80 km sonra otoban iyice boşalmıştı. sanki istanbul'un o çılgınlığından uzaklaştığımı yolla birlikte hissediyordum. az önceki o trafikte durmadan araba sollamaya çalışan, bi türlü şeridinde gidemeyen, kısacası diğer istanbullulara benzeyen özge gitti, yerine yavaş, sakin, dingin bi özge gelmeye başladı. sonra yavaş yavaş bulutların rengi laciverde döndü. etrafı olağanüstü güzellikte bir yağmur kokusu kapladı. bir süre sonra ise yağmur yağmaya başladı. uçsuz bucaksız gibi gözüken otobanda sadece gökçe ve ben vardık. gökçenin hazırladığı o güzel yol cd'si, eğlencelik aldığımız kola, cips, jelibonlar. bomboş yollar, yağan yağmur, güzel müzik, kırklareliye 100 km kaldı tabelasıyla birlikte içimi huzur kapladı.

eve geldik, annem en güzel yemeklerini yapmış. babamla rakı içerken, özel hayatımdan, derslerimden girip, rakının adeti olması üzerine dünyayı kurtarma meselelerinden çıktık. yemek sonrası yürüyüş, bir çay bahçesinde annemle çay, eve gelirken dondurma. eve geldiğim gibi salondaki koltukta uyuyakaldım.

artık bi tek babamla rakı içtiğimden olsa gerek, bugün de sabahtan beri devamlı akşam olsa da rakı içsek diye düşündüm durdum. annemle pazara gidip 40 kilo domates aldık, konserve yapması için. bikaç kilo vişne likörlük ve normalde yemesi aklıma gelmeyen bin çeşit meyve. bizim elektrik süpürgesi bozulduğu için yeni çok yüksek wattlı kıpkırmızı bi elektrik süpürgesi bir de. nedense istanbulda tek başıma istinyeparka gidip alalade bi süpürge almaktansa, annemin seçip beğendiği süpürgeyi almak ayrı bi hoşuma gitti.

buraya dair en hüzünlü şey, canımıniçi babaannemin her gelişimde gitgide güçsüzleştiğini ve yaşlandığını görmek. yanaklarından 100'er kere öperek ona güç ve moral vermeye çalışıyorum.

yarın yine istanbul'a dönüş. bu sefer gökçe burada kalıyor. her istanbul'a gidişimde artık annemlerin yanına daha sık gelicem diyorum ama gidince de üşeniyorum gelemiyorum. ama bu sefer kararlıyım.