Saturday, August 11, 2012

İstanbul'dan çok sıkıldım. 2004'ten beri burada yaşıyorum, ilk zamanlar heyecan vericiydi, son birkaç yılda çekilmez gelmeye başladı, sevmediğim bir şehir oldu. Ne zaman uzaklaşsam dünya varmış diyorum, daha önce hiç aklıma gelmeyen şehirlerde yaşama işini düşünmeye başlıyorum.

İstanbul'dan yola çıktık dün. Trafikteki kalabalık, aceleci insanlar, bir saniye önünde yavaş gitsen anında selektör yapmaya başlayan, ikinci saniyede kornaya abanan sabırsız ve mutsuz insan yoğunluğu yavaş yavaş azaldı. 70-80 km sonra otoban iyice boşalmıştı. sanki istanbul'un o çılgınlığından uzaklaştığımı yolla birlikte hissediyordum. az önceki o trafikte durmadan araba sollamaya çalışan, bi türlü şeridinde gidemeyen, kısacası diğer istanbullulara benzeyen özge gitti, yerine yavaş, sakin, dingin bi özge gelmeye başladı. sonra yavaş yavaş bulutların rengi laciverde döndü. etrafı olağanüstü güzellikte bir yağmur kokusu kapladı. bir süre sonra ise yağmur yağmaya başladı. uçsuz bucaksız gibi gözüken otobanda sadece gökçe ve ben vardık. gökçenin hazırladığı o güzel yol cd'si, eğlencelik aldığımız kola, cips, jelibonlar. bomboş yollar, yağan yağmur, güzel müzik, kırklareliye 100 km kaldı tabelasıyla birlikte içimi huzur kapladı.

eve geldik, annem en güzel yemeklerini yapmış. babamla rakı içerken, özel hayatımdan, derslerimden girip, rakının adeti olması üzerine dünyayı kurtarma meselelerinden çıktık. yemek sonrası yürüyüş, bir çay bahçesinde annemle çay, eve gelirken dondurma. eve geldiğim gibi salondaki koltukta uyuyakaldım.

artık bi tek babamla rakı içtiğimden olsa gerek, bugün de sabahtan beri devamlı akşam olsa da rakı içsek diye düşündüm durdum. annemle pazara gidip 40 kilo domates aldık, konserve yapması için. bikaç kilo vişne likörlük ve normalde yemesi aklıma gelmeyen bin çeşit meyve. bizim elektrik süpürgesi bozulduğu için yeni çok yüksek wattlı kıpkırmızı bi elektrik süpürgesi bir de. nedense istanbulda tek başıma istinyeparka gidip alalade bi süpürge almaktansa, annemin seçip beğendiği süpürgeyi almak ayrı bi hoşuma gitti.

buraya dair en hüzünlü şey, canımıniçi babaannemin her gelişimde gitgide güçsüzleştiğini ve yaşlandığını görmek. yanaklarından 100'er kere öperek ona güç ve moral vermeye çalışıyorum.

yarın yine istanbul'a dönüş. bu sefer gökçe burada kalıyor. her istanbul'a gidişimde artık annemlerin yanına daha sık gelicem diyorum ama gidince de üşeniyorum gelemiyorum. ama bu sefer kararlıyım.

No comments:

Post a Comment